Galileo’nun hareket kavramı (tıpkı uzay kavramı gibi) bize öyle doğal görünür ki hiç kimse bir
eylemsizlik hareketi gözleyememiş olduğu hâlde -sırf böyle bir hareket tümüyle ve kesinlikle
olanaksız olduğu için- eylemsizlik yasasının deney ve gözlem yoluyla çıktığını sanırız.
Yine, doğanın incelenişi sırasında matematiği kullanmaya öyle alışığız ki Galileo’nun “doğa
kitabı geometrik harflerle yazılmıştır” savındaki yürekliliğini anlamıyor; mekaniği, matematiğin bir
dalı olarak inceleme, yani günlük deneyimin gerçek dünyasının yerine, tanrısallaşmış bir geometrik
aykırılığın bilincine varamıyoruz…
Galileo fiziğinin ortaya çıkışından önce, duyularımıza sunulmuş dünyayı, kuşkusuz bir parça torumlayarak
gerçek dünya diye kabul ediyorduk. Galileo ile ve Galileo’dan sonra; duyulara sunulan dünya, gerçek
dünya ve bilimin dünyası arasında bir kopukluk görüyoruz. Bu gerçek dünya; cisimleşmiş geometrinin,
gerçekleşmiş geometrinin dünyasıdır.
“Bilimsel Düşüncelerin Tarihi Üzerine İncelemeler”- Alexandre Koyre
Büyük doğa kitabını açıp yeni bir gözle onun yasalarını okuyan Galileo’yu, modem fiziği
yaratmakta olduğu yolda izlemek isteyenlere...