Karacaoğlan-Hayatı ve Şiirleri

Karacaoğlan; 17. yüzyıl saz şairlerinin şüphesiz ki en çok tanınan, ölümsüzlüğü yakalayan ve çalıp söyledikleriyle kendi sınırlarını aşan âşığıdır. Gerçek bir âşıktır o... Derelere, dağlara, çiçeklere, esen rüzgâra; bilhassa da Eliflere, Eminelere, Şerifelere ve Ayşelere hayrandır. Hayallere değil, gerçek olanın büyüsüne kapılır; şahit olduğu güzellikler yüreğinde hangi kuşları uçuruyor, hangi duyguları uyandırıyorsa tüm bunları doğruca dilinden döküp sahibinin gönlüne konmak üzere yola çıkarır.

294 TL 490 TL

Karacaoğlan; 17. yüzyıl saz şairlerinin şüphesiz ki en çok tanınan, ölümsüzlüğü yakalayan ve çalıp söyledikleriyle kendi sınırlarını aşan âşığıdır. Gerçek bir âşıktır o... Derelere, dağlara, çiçeklere, esen rüzgâra; bilhassa da Eliflere, Eminelere, Şerifelere ve Ayşelere hayrandır. Hayallere değil, gerçek olanın büyüsüne kapılır; şahit olduğu güzellikler yüreğinde hangi kuşları uçuruyor, hangi duyguları uyandırıyorsa tüm bunları doğruca dilinden döküp sahibinin gönlüne konmak üzere yola çıkarır.

Karacaoğlan’ın şiirleri, yüzyıllardır gönüllere dokunur. Sahip oldukları ezgiler, onları zamanın içinde hiç sarsmadan, örselemeden ve eksilmeden bugünlere taşır; Karacaoğlan’ın hecenin nizamına sahip o ahenkli şiirleri, dokunduğu her gönülde çiçekler açtırır.

Sadettin Nüzhet Ergun, Karacaoğlan-Hayatı ve Şiirleri adlı eserinde âşığın şiirlerini ilk kez bir araya getirir ve okuyucuya tanıtır.

Ergun, eserinde bizi önce Karacaoğlan ile tanıştırır; hayatına, eserlerine, edebî şahsiyetine, şöhret ve tesirlerine dair derli toplu bilgi edinmemizi sağlar. Ardından Karacaoğlan’ı tanıyan okurunu, o muhteşem şiirlerin arasında âdeta bir uçurtmanın hafif esen yellerde salınması gibi narin ve koşmalar ile semailerin o büyülü ahenkleriyle sarılıp sarmalanan bir yolculuğa çıkarır. Yolculuğun sonuna gelen okur, artık tabiata ve türlü güzelliklere Karacaoğlan’ın gözünden bakacak; gönlünde açan çiçekleri toplamaya koyulacaktır.

 

Ala gözlüm ben bu elden gidersem

Zülfü perişanım kal melil melil

Kerem et aklından çıkarma beni

Ağla gözyaşını sil melil melil

Elvan çiçeklerden sokma başına

Kudret kalemini çekme kaşına

Beni unutursan doyma yaşına

Gez benim aşkımla yar melil melil

 

Karac’oğlan der ki ölüp ölünce

Ben de güzel sevdim kendi hâlimce

Varıp gurbet ele vasıl olunca

Dostlardan haberim al melil melil

Kategori Şiir
Cilt Türü Karton Kapak
Basım Tarihi: 2025
Basım Yeri: Ankara
Baskı Sayısı 1
Ebat: 13.5X21.5
Dil: Türkçe
Kâğıt Türü: Kitap Kâğıdı
Sayfa Sayısı: 288
Barkod: 9786251218892
ISBN: 978-625-121-889-2
Sadettin Nüzhet Ergun

1901 yılında Bursa’da doğdu. Şairlerle dolu olan ailesi, manevi dünyasını küçük yaşlarından itibaren geliştirdi. İlk tahsilini Üsküdar İttihat ve Terakki Numune Mektebinde tamamladı, burada Arapça ve Farsça dillerini öğrendi. Eğitim hayatına Üsküdar Sultanisi ve ardından Darülfünun Edebiyat Fakültesi Türk Edebiyatı Bölümünde devam etti. 

Annesinin vesilesiyle Sâdîye tarikatına mensuptu. Üsküdar’da Sâdîye tarikatı Hallaç Baba Dergâhı Şeyhi olan dayısı Ahmed Ferid vefat ettiğinden kendisinin yerine dergâhın şeyhliğine getirildi lakin bu dönemde küçük yaşta olduğundan ancak yirmi yaşına geldiğinde, 1921 yılında “Şeyh” unvanını alarak taç ve hırka giydi. 1925 yılında tekkelerin kapatılmasıyla birlikte görevi son buldu ve memuriyet hayatına atıldı. 

Konya ve İstanbul şehirlerinde öğretmenlik yaptı, görev aldığı okullarda edebiyat tarihi ve metinler şerhi dersleri verdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim görevlisi olarak bulundu, 1935 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi’nde memurluk görevi aldı. Memurluk görevini sürdürdüğü, İkinci Dünya Savaşı’nın vuku bulduğu sırada hükûmetin tedbir olarak isteyenlerin İstanbul’dan Anadolu’ya gidebileceklerini duyurmasıyla birlikte ailesini de alarak Çankırı’ya gitti.

Bir süre Çankırı’da kaldıktan sonra İstanbul’a döndü lakin sıkıntılı bir hayatın içerisine düştü. Verem hastalığının verdiği acılar, yoksulluk ve maruz kaldığı rekabet, kıskançlık, iftira gibi kötü durumlar; manevi dünyasında onarılmayacak yaralar açılmasına neden oldu. Eski tezkirelerden çıkan fişleri karşılaştırarak her şair üzerine esaslı çalışmalar yaptı ancak Üsküdar’daki evinin bahçesine atılmış olan bazı fişleri bulan zabıta memıuları, eski yazıyı okuyamadıkları için bunları siyasi yazılar sandı ve bu sebeple Sadettin Nüzhet karakola götürüldü, iftiraların odağı oldu. 

Yaşadığı zor sürecin içinden dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel sayesinde çıktı ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürlüğüne getirildi. Müdürlük görevini ifa ederken 25.04.1946 tarihinde, henüz 45 yaşında iken verem hastalığından vefat etti.

Eserleri: İlm-i Tasavvuf (1925), Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı (Mehmed Ferid ile, 1926), Halk Şairleri (1927), Karacaoğlan (1927), Gevherî (1928), Pîr Sultan Abdal (1929), Bektaşî Şairleri (1930), Tanzimata Kadar Muhtasar Türk Edebiyatı Tarihi ve Numûneleri (1931), Mevlâna (1932), İstanbul Meşahirine Ait Mezar Kitabeleri (1932), Şeyh Galib (1932), Âşık (1933), Beşiktaşlı Gedâî (1933), Hengamî (1933), Kâtibî (19339, Kuloğlu (1933), Namık Kemal (1933), Neşatî (1933), Ramî Paşa (1933), Subûhî (1933), Şeyhülislâm Bahâî (1933), Cenab Şahabeddin (1934), Fehim (1934), Samih Rifat (1934), Bâkî (1935), Edebiyat ve Edebiyat Tarihi Özü (1935), Âşık Ömer (1936), Türk Şairleri (1936-1945, 98 fasikülü yayınlandı, F harfinin başlarında kaldı), Aka Gündüz (1937), Ali Canib (1937), Ali Nihad (1937), Halk Edebiyatı Antolojisi (1938), Namık Kemâl’in Şiirleri (1941), Türk Mûsikîsi Antolojisi (2 cilt, 1942-1943), Bektaşî Şairleri ve Nefesleri (1944), Hatâî Divanı (1946), XIX. Asra Kadar Bektaşî ve Nefesleri (C. 1, 1955; C. II, 1956; C. III, 1956).

 

Kullanıcı Yorumları

Henüz hiç yorum yapılmadı.

Yorum Yap

Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!

Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.