“Benim hayatım bir romandır.” diyenler pek çoktur. Öyledir de! Kişi, yaşantısı boyunca neler görür, neler öğrenir! Bu açıdan, anılar en çok ilgiyle okunan kitaplardır. Önemli olan yazılışlarındaki özgünlük, değişiklik, okuru kendine bağlayabilme yetisidir.
Dünyanın pek çok ülkesinde devlet, politika, sanat ve edebiyat adamlarının anılarını yazdıklarını biliyoruz. Bu anılar, o kişilerin yaşadıkları dönemin de belgesel anlatımıdır. Geçmiş yüzyılların gerçek yaşantısını bize bu anılar öğretir.
Ülkemizin, politikada, sanatta etkin olan kişileri arasında anılarını yazıp gelecek kuşaklara bırakanların sayısı ne yazık ki, pek azdır. Gerçi her anıya, her anı yazısına inanmak da aldatıcı olur. İnsanlar yaptıklarını, ettiklerini büyük birer üstünlük, birer başarı gibi göstermeye eğilimlidirler. Yanılgılarını, aldanışlarını, hatta işledikleri suçları kendilerine göre yorumlamak, değiştirmek bu gibi anı yazarlarının özellikleri arasındadır.
Ebubekir Hâzim Tepeyran’ın anıları ise daha önce yayınlanan politikacı, devlet adamı, hatta sanatçı, yazar anılarına hiç benzemiyor. Tepeyran, yarım yüzyıl süren devlet adamlığı süresince gözlemlerini birer öykü niteliğinde anlatmasını bildiği için anıları kişisel olmaktan çıkıp bir çeşit yaşam romanı niteliğini kazanmıştır. Niğde'de başlayıp OsmanlI İmparatorluğu’nun Hicaz, Bağdat, Beyrut, Manastır, Sivas, Ankara, Bursa, İstanbul vb. illerinde valilik, nazırlık, milletvekilliği ile geçen yarım yüzyıl! Abdülhamid, Reşad, Vahidettin'in saltanat yılları, istiklal Savaşımızın Anadolu’su; ardından Cumhuriyetin kuruluşu... Mütareke döneminde Divan-ı Harp önündeki duruşmalar sonucu idama mahkûm oluş, ardından aklanış...
Ebubekir Hâzim Tepeyran'ın daha önce "Canlı Tarihler” dizisinde yayınlanan "Hatıraları”’nın ilk bölümü Niğde'deki çocukluk yıllarından İzmir, Edirne Vali Yardımcılığımdan Musul Valiliği'ne kadar geçen bir dönemi kapsamaktadır. Bir kaç cilt tutacak olan anıların büyük bölümü ise daha sonra yayınlanacaktır.
I9. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın ortasına kadar geçen bir ilginç yaşamın, canlı öykülerden oluşan bir roman bütünlüğünde, aynı zamanda da birer belge niteliğindeki "Hatıralar” hem tarih, hem edebiyat açısından önemli bir yapıttır.
Kategori |
Hatıra
|
Cilt Türü |
Karton Kapak |
Basım Tarihi: |
2020 |
Basım Yeri: |
Ankara |
Baskı Sayısı |
1 |
Ebat: |
13.5X19.5 |
Dil: |
Türkçe |
Kâğıt Türü: |
Kitap Kâğıdı |
Sayfa Sayısı: |
520 |
Barkod: |
9786051216737 |
ISBN: |
978-605-121-673-7 |
Yazar hakkında haber bulunamadı.
Ebubekir Hâzim Tepeyran
1864 yılında, Niğde’de doğdu. Doğduğu semte, “Tepeviran” deniliyordu; bu sebeple Tepeviranlı olarak anıldı ve zaman içerisinde bu lakap Tepeyran’a dönüştü; Ebubekir Hâzim, ilerleyen yıllarda kendisine soyadı olarak Tepeyran’ı seçti.
Babası, Isparta ve Antalya’da görev aldı; dolayısıyla Ebubekir Hâzim de küçük yaşlardayken bu bölgeleri tanıma imkânı buldu. Babasının görevinin yeniden Niğde’ye nakledilmesinin üzerine, 1879 yılında rüştiyeyi bitirdi. Takip eden süreçte Tahrirat Kalemi’ne stajyer olarak girdi ve birinci kâtipliğe yükseldi.
Konya Valisi Müşir Mehmet Sait Paşa, teftiş için Niğde’ye gittiğinde Hasan Efendi’nin yani Ebubekir Hâzim’in babasının misafiri oldu. Buradaki misafirliğinde Hâzim Efendi’yi tanıyarak Konya Maarif Meclisi Kâtipliği ve Vilayet Gazetesi’nde yazar olmasını istedi. Bunun üzerine Hâzim Efendi 1882 yılında Konya’ya gitti. Fransızca öğrenmeye karar verdi ve azmi sayesinde bunu başardı.
Daha sonra Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa’nın teklifi üzerine 1885 yılında Kastamonu Vilayeti Mektubi Mümeyyizliğine atandı. Burada geçirdiği altı yıl süresince görevinin yanı sıra Vilayet Gazetesi yazarlığı ile İdadi Mektebi hocalığı görevlerini de ifa etti.
Vali’nin İzmir’e atanması üzerine Ebubekir Hâzim de beraberinde gitti ve orada mektupçuluk görevinde bulundu. 1893 yılında Abdurrahman Paşa, Edirne Valiliğine atanırken Ebubekir Hâzim’i de Vali Muavini olarak yanında götürdü. Abdurrahman Paşa Edirne Valiliğinden ayrılsa da Ebubekir Hâzim bir süre daha bölgede kaldı. Başarılı hizmetlerinden dolayı 1896 yılında Dedeağaç Livası Mutasarrıflığına atandı ve bu görevine de iki yıldan fazla devam etti.
Şehrin imarıyla ilgilendiği sırada bir taraftan da komitacılarla uğraşmak zorunda kaldı. Kendisini çekemeyenler; Jön Türklerin ileri gelenlerinden olduğunu, Paris’ten kitap ve gazeteler getirttiğini, astronomiyle uğraştığını, Mustafa Paşa’yı övdüğünü Abdülhamit’e yazdılar ve bunun üzerine görevinden azledildi.
Görevden alındıktan sonra İstanbul’a döndü. Tanıdıklarının da araya girmesiyle birlikte kendisine iftira atıldığını kanıtladı ve affedilerek 1895 yılında Musul Valiliğine atandı. Buradaki görevini iki yıl kadar ifa etti ve görevi süresince oldukça önemli işler başardı.
Daha sonra Şurâ-yı Devlet üyeliğine atanarak İstanbul’a çağrıldı; bu sırada Rumeli’de ayaklanmalar baş göstermekte, Manastır’da Rus Konsolosu’nun öldürüldüğü haberi yayılmaktaydı. Vali Rıza Paşa görevden alındı ve yerine, 1903 yılında Abubekir Hâzım atandı. Burada eşkıyalık ve isyanları bastırma konusunda üstün başarı göstererek Osmanî ve Mecidî nişanlarına layık görüldü. İlerleyen zamanda Bağdat, Sivas, Ankara, Hicaz, Beyrut ve Bursa Valiliği görevlerinde bulundu.
Bursa Valisi olduğu dönemde Ali Rıza Paşa Kabinesi’nde İçişleri Bakanı olmayı kabul etti. İstifa sürecinde Kuvayımilliye’yi koruduğu gerekçesiyle tutuklandı. Sekiz ay kadar çeşitli hapishanelerde kaldı ve Mustafa Paşa Divan-ı Harbi tarafından idama mahkûm edildi. 1920 yılında ise Vahdettin, bu cezayı kürek cezasına çevirdi; ardından temyize gidilmesi ile Ebubekir Hâzim’i beraatine karar verildi.
Hapishaneden çıkmasının üzerine 24 Ocak 1921 tariihinde, İtalyan vapuruyla İstanbul’dan ayrılarak Kuvayımilliye’ye destek vermek üzere Ankara’ya geldi. Kısa bir süre sonra da ikinci defa olarak Sivas Valiliğine atandı. Merkez Ordusu Kumandanı Nurettin Paşa’yla anlaşmazlığıa düştü ve 13 Ağustos 1921 tarihinde Trabzon Valiliğine tayini çıktı. Bir süre sonra, beş ay boyunca izinli olarak Kars, Ardahan ve Artvin illerinde kaldı. Bu arada Trabzon Valiliğine başkası atandı ve Ebubekir Hâzim Kasım 1922’de görevinden, aynı zamanda elli yıla yaklaşan memuriyet hayatından ayrıldı.
Aynı yıl Niğe Milletvekili olarak Meclis’e girdi.
Yoğun geçen memuriyet hayatında çeşitli eserler yayımlamayı da ihmal etmedi; Türkçe ve Fransızca olarak kaleme aldığı birçok şiir, anı, öykü kitapları ortaya koydu.
“Küçük Paşa” adlı tek romanı, Türk edebiyatında önemli bir yer edindi. Bu roman, Nabızade Nazım’ın “Karabibik” romanından sonra köyü ve köylüyü Türk edebiyatına dâhil eden ikinci romandır. Servet-i Fünun etkisinde hikâyeler kaleme alan Ebubekir Hâzim, anılarını da kitaplaştırdı.
5 Haziran 1947 tarihinde, 89 yaşında vefat etti.
Kaynak: Nurşen, GÖK, “Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın Memleket İdaresine Dair Önerileri.” Tarih Araştırmaları Dergisi 26.42 (2007): 201-215.
Kullanıcı Yorumları
Henüz hiç yorum yapılmadı.
Yorum Yap
Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!
Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.