Cemile

Louis Aragon, “Cemile” için “dünyanın en güzel aşk hikâyesi” ifadesini kullanır. “Ey Alfred de Musset! Kırgız boylarındaki bu ağustos gecesini de otuz yaşında, hayatını ve gücünü hiç kaybetmediğini söyleyebilen bu genci de kıskanmalısın dostum!

Tükendi

 

Louis Aragon, “Cemile” için “dünyanın en güzel aşk hikâyesi” ifadesini kullanır.


“Ey Alfred de Musset! Kırgız boylarındaki bu ağustos gecesini de otuz yaşında, hayatını ve gücünü hiç kaybetmediğini söyleyebilen bu genci de kıskanmalısın dostum!

İşte şimdi burada, Villon’nun, Hugo’nun, Baudelaire’in, Paris’inde; kralların ve devrimlerin Paris’inde; ressamların yüzyıllık Paris’i olmakla övünen her taşı ya bir tarihi ya bir efsaneyi hatırlatan şu Paris’te; Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon Lescaut, Education Sentimentale, Dominique, hepsi birdenbire gözümden düşüverdi çünkü ben, “Cemile”yi okudum. Romeo ve Juliet, Paolo ve Francesca, Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil çünkü ben İkinci Dünya Savaşı’nın üçüncü yılının yazında, 1943 yılının o Ağustos gecesinde, Kurkurcu Vadisi’nde bir yerde zahire arabaları ile giden Danyar ve Cemile’ye, bunların hikâyesini anlatan küçük Seyit’e rastladım.”

 

Danyar, durmadan türkülerini söylüyor, sıcak ağustos gecesi de sessiz sessiz ona eşlik ediyordu. Ezginin en gür ve en güzel yerinde Danyar birden türküsünü kesip atlarını dehlemeye başladı. Hemen ardından Cemile’nin de hızla onu takip edeceğini düşünüyordum ama Cemile kımıldamadı bile. Sanki havada asılı kalmış türkünün son melodisini de dinlemek istercesine başını omzuna eğmiş öylece oturuyordu. Danyar uzaklaşıp gidince ikimiz de köye varıncaya kadar ağzımızı açıp tek bir kelime dahi etmedik. Hem konuşacak bir şey de yoktu! Zaten kelimeler her zaman, her şeyi anlatmaya yetmezdi…

İnsanın temel meselelerini, aşkını, hasretini, düşüncelerini kısacası insanı anlattı Cengiz Aytmatov. Kökü Manas’tı. Gelenekten geleceğe uzanıyordu düşünceleriyle. Yepyeni ufuklara açılıyordu. Çocukluğunda dinlediği masallar, gençliğinde hasret ve hüzünle eşlik ettiği şarkılar, ozanların yaktığı türküler dünya görüşünün temelini oluşturdu. İnsanların gönlünü kazandı eserleriyle. Dünyanın dört bir tarafında okundu.

 

O, yazılmamış bir tarihin dilini keşfederek sadece insanları ve tabiatı değil, insanın ve tabiatın hâllerini bu dille anlatıyor eserlerinde. Okuyucuyu çeken de onun bu özgün kurgusu ve üslubu oluyor.

Çevirmen Semnal Gökmen
Kategori Roman
Cilt Türü Karton Kapak
Basım Tarihi: 2015
Basım Yeri: Ankara
Baskı Sayısı 21
Ebat: 11.5X19
Dil: Türkçe
Kâğıt Türü: Kitap Kâğıdı
Sayfa Sayısı: 74
Barkod: 9786054138326
ISBN: 978-605-4138-32-6
Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov, 12 Aralık 1928'de Kırgızistan'ın kuzeyindeki Talas Eyaletinin Şeker Köyünde dünyaya geldi. Aytmatov, eğitim için köyünü terk ederek Kazakistan'a gitti, Cambul Veterinerlik Teknik Okulunu bitirdi. Bişkek'teki Tarım Enstitüsünde okudu. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsüne gitti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da eğitimine devam etti. Edebiyat hayatına Moskova'da atılan Aytmatov, bu yıllarda Pravda gazetesinde çalıştı. Ardından, yazdığı eserleriyle üne kavuştu. İlk eseri Cemile'yi 1958'de çıkaran Aytmatov, 1963 yılında, "İlk Öğretmen, Deve Gözü, Cemile ve Selvi Boylum Al Yazmalım adlı hikâyelerinden oluşan "Steplerden ve Dağlardan Hikâyeler" adlı kitabıyla Lenin Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1968'de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü'nü alarak Kırgızistan'ın millî yazarı seçildi. Aytmatov, Orta Asya Türk soylu halkların efsanelerinde, destanlarında, masallarında ve türkülerinde dile getirilmiş birikimleri, etkileyici bir dille bugünün okuyucularına ulaştırmış, milletinin evlatlarına bu zenginliği yeniden hatırlatmış, eserleriyle hem Türk soylu halkların kültürel miraslarının zenginliğine katkıda bulunmuş hem de eserlerinin çevrildiği dillerin okuyucularının bu mirasa tanıklık etmelerini sağlamıştır. Eserlerini, Kırgızca ve Rusça olarak kaleme alan Aytmatov, kahramanlıklarının yanında halkının içine düştüğü zor durumları çelişkileri, yaşadığı acıları da anlatmış; problemlerin çözümlerine dair ipuçlarını vermiştir. Eserlerinde kendi ifadesi ile "tipik insan"ı ortaya koymaya çalışmış, geçmişi bilmek ve tarihi mirasa sahip olmakla her türlü meselenin üstesinden gelinebileceğini göstermiştir. Dünya edebiyat literatüründe sıkça kullanılan "Mankurt" veya "Mankurtizm" kavramının isim babası da Cengiz Aytmatov'dur. O, insanın kendi özüne yabancılaşması neticesinde şahsiyetini ve kültürel hafızasını kaybetmesini, zihni yönden köleleşmesini, eserlerinde "Mankurtizm" kavramıyla çarpıcı bir şekilde izah eder. Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Han'a Küsen Bulut, Dişi Kurdun Rüyaları gibi romanlarında Aytmatov, "Mankurtizme" sıkça yer vermiştir. Eserleri Türkçenin yanı sıra 176 dile tercüme edilerek milyonlarca baskıya ulaşan Aytmatov, 1958'de Kırgız Yazarlar Birliği Prezidyumu üyeliğine, 1962´de de Kırgız Sinematografi İşçileri Birliği birinci sekreterliğine getirilmiştir. 1966´da SSCB Yüksek Sovyet´i üyeliğine seçildikten sonra, 1967´de SSCB Yazarlar Birliği Yürütme Kurulu üyesi olan ünlü yazar, 1968'de Sovyet Devlet Edebiyat Ödülü'nü aldı. Son yıllarda politikaya da atılan Aytmatov, Kırgızistan Meclisinde Talas Bölgesi Milletvekilliğinin yanı sıra Kırgızistan'ın Benelux Devletleri Büyükelçiliği'ni de yaptı. 1996'da Asker Akayev tarafından Kültür Elçisi sıfatıyla Kırgızistan'ın UNESCO temsilciğine tayin edilmiştir. Uluslararası Cengiz Aytmatov Vakfı Onur Başkanlığı'nın yanı sıra Aytmatov, uluslararası diyalog çalışmalarıyla da tanınmaktadır. 2003'te doğumunun 75. yıl dönümü devlet töreniyle kutlanan Aytmatov, o yıl, dönemin Cumhurbaşkanı Askar Akayev tarafından "Altın Madalya" ile ödüllendirilmiştir. 20. yüzyılın en büyük romancılarından biri olan Aytmatova'a 2006'da Elazığ'da Türk Dünyası Hizmet Ödülü, Fırat Üniversitesi tarafından da "Fahri Doktora" unvanı verilmiştir. Türk Edebiyatı Vakfı tarafından "Türk Dünyasının Yaşayan En Büyük Yazarı" beratı sunulmuştur. Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs'ta rahatsızlanmış, böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirilmişti. Bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayan yazar, 10 Haziran 2008 tarihinde Almanya'da vefat etti. 14 Haziran Cumartesi günü resmî törenle Bişkek yakınlarındaki Ata-Beyit Anıt Mezarlığında defnedildi. Ata-Beyit Anıt Mezarlığı, 1938 yılında Stalin döneminde ülkenin önde gelen aydınlarının kurşuna dizildiği yerdir. 1990'da ortaya çıkarılan toplu mezarlıktaki aydınlar arasında, Aytmatov'un babası Törekul Aytmatov da bulunuyor. Kırgızistan Hükûmeti bağımsızlıktan sonra Ata-Beyit'teki katliam kurbanları için anıt yaptırdı. Aytmatov, katliam kurbanlarından sonra, Atabeyit´te defnedilen ilk kişi oldu.

Kullanıcı Yorumları

Henüz hiç yorum yapılmadı.

Yorum Yap

Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!

Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.