Birbirinizi çok sevin, yalnız muahede (antlaşma), gönüllerin taşkınlığını tevkif edemez. Koskoca devletler imzaladıkları muahedelerin daha mürekkebi kurumadan birbirlerini boğazlıyorlar. Ailenin temelini ne noter kâğıdı ne belediye sicili ne de mahkeme ahitnamesi kurabilir. Asıl temel sevgidir. Aşk politikasının bu temelini sıkı tutun…” Burhan Cahit Morkaya Aşk Politikası’nda aşk, sevgi, evlilik ilişkilerini dönemin akıcı Türkçesiyle ele alıyor.
Aşk Politikası
Birbirinizi çok sevin, yalnız muahede (antlaşma), gönüllerin taşkınlığını tevkif edemez. Koskoca devletler imzaladıkları muahedelerin daha mürekkebi kurumadan birbirlerini boğazlıyorlar. Ailenin temelini ne noter kâğıdı ne belediye sicili ne de mahkeme ahitnamesi kurabilir. Asıl temel sevgidir. Aşk politikasının bu temelini sıkı tutun…”
Kategori |
Roman |
---|---|
Cilt Türü | Karton Kapak |
Basım Tarihi: | 2007 |
Basım Yeri: | Ankara |
Baskı Sayısı | 1 |
Ebat: | 11.5X19 |
Dil: | Türkçe |
Kâğıt Türü: | Kitap Kâğıdı |
Sayfa Sayısı: | 128 |
Barkod: | 9789756132319 |
ISBN: | 978-975-6132-31-0 |
Yazar hakkında haber bulunamadı.
Burhan Cahit Morkaya
1892 yılında İstanbul Silivrikapı’da doğdu. Babası Emval ve Eytam Meclisi azalığını yürüten Şeyh Ömer Fahreddin Efendi, annesi Havva Lütfiye Hanım’dır. Dedesi Mehmet Ali Efendi saraya yakın bir kişiydi. İstanbul’a geldiğinde Dergâh-ı Âli Harem-i Hümayun Dairesi’ne alındı, daha sonraki yıllarda kendisine yakınlık gösteren Adile Sultan’ın Kandilli’deki sarayında uzun bir süre görev yaptı. Aynı zamanda Silivrikapı’daki Bâlâ Tekkesi’nin de şeyhi idi.
Burhan Cahit; ilköğrenimini Bâlâ Mektebinde, ortaöğrenimini ise evde özel ders alarak sürdürdü. Lise öğrenimini Mercan İdadisinde tamamladı ve Mülkiyeye girdi.1912’de tamamladığı Mülkiye öğreniminden sonra emsalleri gibi devlette çalışmayı istemedi. Daha lise yıllarından beri yazı gönderdiği Yeni Gazete’de yazarlık yapmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Millî Ajansı’nda muhabir olarak çalıştı. Bir süre sonra ise Yeni Gazete’nin yazı işleri müdürü oldu. 1918’de ise Karagöz gazetesinin başyazarlığına getirildi. 5 Haziran 1920’de Emirler Tekkesi’nin şeyhi Gözügüzel Şuaeddin Efendi’nin kızı Samiye Hanım ile evlendi. Çift, evlendikten sonra Boyacıköy’deki yalılarına yerleşti. Evliliklerinden çocukları olmadı, Morkaya’nın askerlik yapıp yapmadığı ise tartışmalı bir konu olarak kaldı. 1947 yılında Meclis’te öne sürülen, askerlik yapmadığına dair iddialar üzerine milletvekilliğinin düşürülmesine kadar uzanan bir sürece dâhil oldu.
3 Temmuz 1924’ten 6 Ağustos 1925’e kadar Vatan gazetesindeki “Hafta Sohbetleri” adlı yazılarını kaleme aldı.
Burhan Cahit, henüz lise çağlarında gazetelere yazı göndererek başladığı matbuat hayatını ömrünün son günlerine kadar sürdürdü. Yeni Gazete, Servet-i Fünun, Son Posta, Milliyet, Karagöz, Köroğlu, Vatan, Son Havadis ve Akşam gazetelerinde mizah, siyaset, sohbet, fıkra türünde yazılar yazdı.
Mülkiye yıllarında Yeni Gazete’de kaleme aldığı yazılarla başlayan gazetecilik hayatı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Millî Ajans’daki muhabirliğiyle devam etti. Karagöz’de çıkan, Millî Mücadele’ye destek verici nitelikteki yazıları sebebiyle Atatürk tarafından bizzat Ankara’ya çağırılıp teşekkür edilen kişiler arasında yer aldı.
1928 yılında on yıldır çalıştığı Karagöz’den ayrıldı ve 1928’de harf devrimi ile birlikte sarsıntı geçiren matbuat âleminde Köroğlu gazetesini çıkararak büyük bir riske girdi. Cağaloğlu’nda bir buçuk katlı ahşap bir binayı satın aldı; burası, iki oda ve bir sofadan oluşuyordu. Burada kendi romanlarının yanında Aka Gündüz, İskender Fahreddin gibi dönemin ünlü birçok romancısının da eserlerini bastı. Çarşamba ve cuma günleri basılan gazete daha çok Anadolu’daki okuma yazma bilen, en azından temel bir eğitim almış insanlara hitap etti.
Gazeteyi günümüz magazin anlayışının ilk örneklerinden biri kabul edebiliriz. Mesela ilk sayılarda gazetede çıplak bir kadın fotoğrafının altında Avrupa’da zayıf kadınların yüceltildiği fakat bizde şişman kadının beğenildiği, Avrupalı kadınların ise formlarını spora borçlu olduğu yazılıdır. “Asrî sayfa” adında bir bölüm bulunan gazetede Avrupalı kadınların fotoğrafları, basit şehevî şiirler ve karikatürler bulunur. Sinema bölümünde ise Amerikalı oyuncular hakkında yazılar, fotoğraflar vardır. Asrî sayfalardan birinde Amerika’daki bir güzel bacak yarışması hakkında bilgiler bulunur, bu yarışmaya katılanların güzelliği övülür. Burhan Cahit; kendi gazetesindeki bu duruma mukabil Yunus Nadi, Cumhuriyet’te güzel bacak yarışması düzenlemeyi düşündüğünde buna ilk karşı çıkan kişidir. Bu yarışmanın Türk toplumuna zarar vereceği düşüncesiyle Yunus Nadi’ye hücum etmiştir.
1928’de yayın hayatına başlayan Köroğlu, Morkaya’nın vefat ettiği 1949’a kadar çıkmaya devam eder. Yazarın vefatından 1955 yılına kadar ise yazarın eşi Samiye Hanım tarafından “Bizim Köroğlu” adıyla çıkarılmaya devam edilir.
Gazetelerde aylarca süren polemiklere rastlamak otuzlu yılların Türkiyesi için olağan bir durumdur. Hakkında iddiada bulunulan yazarın cevabını öğrenmek için kitleler gazete almaya koşabilmektedir. Bu tür kalem kavgaların o yıllarda belki de en ünlüsü Peyami Safa-Nazım Hikmet kavgasıdır. Olay idealizm-materyalizm ekseninde başlamış, sonra iş şahsileşerek çığırından çıkmıştır. Nazım Hikmet’in Namık Kemal’i küçük düşürücü ifadelerinden etkilenen milliyetçi gençlik, şairin üzerine yürür. Olayların büyümesiyle Nazım Hikmet yurt dışına çıkmak zorunda kalır.
Burhan Cahit’in de aynı yıllarda birçok polemiğe girer. Yunus Nadi ile girdiği polemiğin dışında Vâlâ Nureddin, Peyami Safa, İsmail Müştak ve Burhan Cahit’in müdahil olduğu Türkçenin kullanılması ile ilgili bir tartışma yaşanır. Bir taraf yabancı isimlerin kendi dillerindeki gibi yazılmasını ister, Burhan Cahit’in yer aldığı diğer taraf ise kelimelerin yazıya telaffuz edildiği gibi, Türkçe imla kuralları ile dökülmesinden yanadır.
Burhan Cahit, Cumhuriyet devrimlerinin yanında bir gazetecidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yapılan bütün yenilikler Köroğlu gazetesinde yankı bulur. Atatürk’ün adı kullanılmaz, onun yerine “Gazi Babamız” lakabını tercih eder. Kadınların sosyal durumlarının geliştirilmesine yönelik yazılar, Avrupa’dan haberler, devrimlerin yarattığı farkları gösteren karikatürler gazetenin sayfalarını süsler.
Burhan Cahit Morkaya Türk Ocağı’nın da ilk kurucuları arasındadır. Ocağın kuruluş çalışmaları Askerî Tıbbiye’de başlar. Bu çalışmalar sırasında Mekteb-i Mülkiye mezunları arasından da temsilcilerin olduğu da bilinmektedir. İşte kuruluş çalışmalarında yer alan kişilerden biri de Burhan Cahit Morkaya’dır.
1930 yılında gözünden hastalanır. İtalya’ya tatile çıkmak üzere bindiği trenle Cenevre’ye gitmek zorunda kalır. Sağ gözünden ameliyat olur fakat gözünü tamamen kaybeder. Hastalığı ailesine göre uzun süreden beri devam eden rahatsızlığının sonucudur fakat Vâlâ Nureddin’e göre İtalya treninin bacasından çıkan duman bu rahatsızlığa neden olmuştur. “Burhan Cahid; kısaya yakın orta boylu, koyu kumral, gözleri açık renk, şişmanca ve güleç yüzlüydü. Trenle Avrupa’ya giderlerken başını pencereden çıkarmış ve gözüne kurum kaçınca yanmış gözünün içi, ameliyat filan para etmemiş İtalya’da, bir gözü görmezdi. Roma’da Katolik sörlerden kiraladıkları lojmanda kaldıklarını anlatırlardı. Burhan Cahid, iddiasız ama derli toplu giyinirdi. Şoförlü arabasıyla gider gelirdi matbaasına, Emirgân sırtlarındaki denize hâkim malikânesinden. Gerçekten malikâneydi burası Türkiye çapında.”
Gazetesinde siyasî konulara da değinen Burhan Cahit, 21 Temmuz 1946 seçimlerinde Adnan Menderes’in davetiyle aktif siyasete girmeye karar verir. Seçimi kazanan 64 Demokrat Parti milletvekilinden biri olarak Meclis’e girer. Meclis’in 3 Şubat 1947 tarihli toplantısında başlayacak tartışma ve milletvekilliğinin düşürülmesi süreci yazarın rahatsızlanmasına neden olur. Yazarın yaşadığı bu süreci Burak Çetintaş şöyle aktarır:
“Burhan Cahid Morkaya’nın milletvekilliğinin düşürülmesi teklifi CHP’li milletvekillerinden emekli general Vehbi Kocagüney tarafından hazırlanan on sekiz imzalı bir dilekçe ile gündeme gelmişti. Vehbi Paşa kürsüye, ilgili komisyonun, Morkaya’nın milletvekilliğinde bir mahsur bulunmadığı kararını almasının ardından dayanamayarak birkaç cümle sarf etmek istediğini söyleyerek geldi ve genelkurmaydan istetilen belgelere dayanarak yazarın askerliğini yapmamış olduğunu kesin bir dille yineledi. Kürsüyü terk etmeden evvelki son sözleri ise “Büyük harpte Enver Paşa’nın koltuğuna sığınıyor, İstiklâl Harbi’nde vatan evlâtları hürriyet misakını kanlarıyla imza ederken Morkaya ortada yok! Bunu bir parti gayretiyle söylemiyorum, memleket davası olarak söylüyorum. Komisyonun verdiği karara hürmetim vardır, lâkin mesele açılınca gönlüm bir türlü razı olmadı, şimdi kırmızı reyimle geri dönüyorum...” olur.
Refik Koraltan, Süreyya Örgeevren ve Komisyon Başkanı Kemal Turan ise Morkaya’nın böyle bir suçu olmadığını, askerlik yapmadığına dair geçmişte herhangi bir takibata uğramadığını, dolayısıyla hükümlü olmadığı için milletvekili olmak hakkına sahip bulunduğunu anlatırlar. Kemal Turan son olarak Morkaya’nın milletvekili seçilmeye engel teşkil edecek hususların yer aldığı 12. maddeye uyan hiçbir durumunun söz konusu olmaması dolayısıyla mazbatasının onaylanmasının gerekliliğini savunur.
Bundan sonra Kâzım Karabekir başkanlığındaki Meclis oylamaya geçer ve oy veren 290 milletvekilinden 207’si Morkaya’nın mazbatasını reddeder. Böylelikle Burhan Cahid Morkaya, seçim listesinde milletvekili olma hakkı kazandığı hâlde Meclis içinde yapılan oylamayla bu hakkı kaybeder. Mazbatayı reddedenler arasında İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Cevdet Kerim İncedayı, Suut Kemal Yetkin, Esat Uras, Cemil Cahid Toydemir, Şükrü Saraçoğlu, Kemalettin Kamu ve Orhan Seyfi Orhon da vardır. Yaşadığı bu çalkantılı olaylar Burhan Cahit’in sağlığını iyice sarsar. 14 Mart 1947’de yüksek tansiyon neticesinde kriz geçirir. Doktorları konsültasyon sonucunda uzun bir seyahatin sağlığına iyi geleceğine karar verir ve onu Avrupa’ya gönderirler. Uzun süren Avrupa seyahatinde sağlığı daha da bozulur. İstanbul’a döndüğü hafta yapılan 22 Eylül 1947 tarihli yeni kontrolde Cahit Bey’in hasta olduğu anlaşılır.
Durumu her geçen gün kötüye giden Burhan Cahit, Eylül 1948’de Amerikan Hastanesine yatırılır. Buradaki doktoru Muzaffer Şevki Bey’dir. İstenilen sonuç elde edilemeyince hasta bu defa 1 Kasım 1948’de Alman Hastanesine nakledilir. Hiçbir şey yapılmayacağının anlaşıldığı tarih 12 Kasım’dır. O gün Kervansaray apartmanındaki dairesine döner. 20 Ocak 1949 Perşembe günü, akşam saat dokuza yirmi kala Elmadağ’daki evinde vefat eder.
ESERLERİ
ROMANLARI
Coşkun Gönül
Aşk Bahçesi
Gönül Yuvası
Kızıl Serap
Ayten
Harp Dönüşü
Hizmetçi Buhranı
Adam Sarrafı
Komşumun Romanı
Aşk Politikası
Şeyh Zeynullah
Yüzbaşı Celâl
Köy Hekimi
Bir Çatı Altında
İhtiyat Zabiti
Yalı Çapkını
Düğün Gecesi
Yeşil Yuva
Cephe Gerisi
Dünkülerin Romanı
Gurbet Yolcusu
Kır Çiçeği
Patron
Sevenler Yolu
Nişanlılar
Bir Kış Gecesi
Yaprak Aşısı
Köydeki Dost
HİKÂYE KİTAPLARI
Bizans Akşamları
Bu Yaşdan Sonra
Hüsam Efendi
Hüsam Efendi’nin Kızı
Başımın Yazıları
GAZETE YAZILARI/ FIKRALARI
Karagöz’ün Fıkraları
Köroğlu
TARİH ÇALIŞMASI/ BELGESEL
Gazi Mustafa Kemal
İzmir’in Romanı
Gazi’nin Dört Süvarisi
Mudanya-Lozan-Ankara
Atatürk’ün İki Cephesi
PİYES
Gavur İmam
Kaynak: Burhan Cahit Morkaya Romanlarında Milliyetçilik Unsurları, Yüksek Lisans Tezi, Zeynep Çakıroğlu, 2019 Burhan Cahit Morkaya’nın Romanlarında Sosyal, Siyasi Ve Kültürel Meseleler Yüksek Lisans Tezi, Recai Demir, 2010
Kullanıcı Yorumları
Henüz hiç yorum yapılmadı.